“Beni görmek demek mutlaka yüzümü görmek demek değildir. Benim fikirlerimi, benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız, bu kâfidir.”“Beni görmek demek mutlaka yüzümü görmek demek değildir. Benim fikirlerimi, benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız, bu kâfidir.”
Bir insan tarafından dünyada alınabilecek en güzel hediyeyi aldık biz. Hayatı boyunca verdiği mücadelenin meyvesini toplamayı bildi bu insan. Bütün bu dehanın ardında yatan en büyük gizem okuma, araştırma ve yazma aşkıydı elbette.
Egemenliği bir kişinin insafına bırakmadan halka hediye ederek Cumhuriyet’i verdi bize.
Ben bugün bizzat Mustafa Kemal’in yazdığı kitaplardan bahsedeceğim size..
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün şüphesiz ki bize bıraktığı en büyük ve en önemli eseri her Türk genci için yol gösterici bir rehber olan Söylev yani Nutuk kitabıdır. Ülkemizin ne şartlarda kurulduğunu anlatan ve geleceğe ışık tutan, Türk tarihini doğru anlamak ve bizim için canını feda eden büyük insanların fedakarlıklarını okuyacağımız bir eserdir bu.
Tabii Mustafa Kemal Atatürk’ü anlamak için sadece Nutuk kitabına sıkıştırmamak adına hayatında önemli olayları not aldığını ve yazmaktan vazgeçmeyen bir karakter olduğunu hatırlamalıyız.
Atatürk’ü örnek alınacak bir lider olarak gören Türk Gençliğinin bizzat Atatürk’ü kendi kaleminden anlamalarını ve onu gerçekten tanımalarını istiyorum.
Bugün bahsedeceğim kitaplar mutlaka herkesin kütüphanesinde bulunması gereken kitaplardır.
İkinci kitabımız “Hatıra Notları”. Atatürk’ün Doğu Cephesinde görev aldığı sırada aldığı günlük tarzında notlardan oluşuyor. Aslında bu notlar ileride daha da fazla genişletilmek üzere alınmış notlardır ve görev aldığı dönemin sadece 2 aylık kısmını yansıtır. Tanıdığı tanıştığı insanları, okuduğu kitapları, önemli bulduğu olayları, bölge coğrafyasını ve insanlarla olan iletişimini kaleme almıştır.
Birkaç saatte bitirilebilecek kısa, küçük bir eser olmasına karşın büyük önderi tanımak için büyük bir eserdir.
Üçüncü kitabımız “Arıburnu Muharebeleri Raporu”. Bizzat cephede kaleme alınmıştır bu kitap. Çanakkale Zaferi ülkemizin kaderi açısından en önemli dönüm noktalarından biri olmuştur ve Mustafa Kemal de Osmanlı Harp Tarihi şubesinin isteği üzerine cepheye adım atar atmaz bu kitaptaki notları tutmaya başlamıştır. Zor şartlar altında yazılmış bir eserdir ki bunu zaten hatıratlarında Mustafa Kemal’de söyler.
Bir diğer kitap yazılışından 100 sene sonra yayımlanan “Karlsbad’da Geçen Günlerim” kitabıdır. 35 yıl önce her ne kadar yayımlanmış olsa da devamı niteliğinde basım yapılmamış. Bu sebeple şu an yayınlanıyor olması gerçekten gurur verici. Bu eserin el yazması kopyası tarih alanında yapılan 1931 yılı çalışmalarında tesadüf eseri bulunmuş. Mustafa Kemal bu hatıratlarında hem siyasi, hem askeri, hem de o günün sosyal olayları üzerine yazılar kaleme almıştır.
Gittiği her yerde kitaplarını yanından eksik etmiyor, ilme olan güvenini her zaman kitaplar üzerinden sağlıyordu. Bugüne kadar 3.000’e yakın kitap okuduğu bilinmektedir. Kitaplardan aldığı ilham, tarihten aldığı güven ve halkına olan inancı; gelecekte inşa edilecek olan inkılapların nasıl geliştiğini açıklamıyor mu?
Beşinci kitabımız Mustafa Kemal’in bir ilkokul defterine yazdığı hatıratları olan “Anafartalar Muharebatına Ait Tarihçe” adlı kitaptır. Olayların sıcaklığını koruduğu bir anda yazılmış olması Atatürk’ün hissiyatını ve direncini, olaylara bakış açısının, sıcak çatışmalar anındaki psikolojisini ve emrindeki askerlerle olan iletişimini anlamak, modern Türkiye’nin kuruluşuna giden yolda atlatılan badirelerin gücünü anlamak için önemli bir eserdir.
Mustafa Kemal’in 8 Ağustos 1915 günü Anafartalar grup komutanlığına atanmasındaki konuşmayı şimdi size okuyacağım. İşte sorumluluk bilincindeki bu komutanı yakından tanımanızı gerçekten çok isterim.
“Ordu Erkan-ı Harbiye reisi, ordu kumandanı Liman Von Sanders Paşa hazretleri tarafından beni telefon başına çağırdı. Ahvali nasıl gördüğümü ve mütaleamı sorduğunu bildirdi. Kendisine conkbayırı vaziyetinin nezaketini izah pek muhtemel olduğunu söyledim. Bu sebeple erkan-ı harbiye reisinin çare kalmadı mı, sualine verdiğim cevapta, bütün mevcut kuvvetlerin tahtı kumandama verilmesinden başka çare kalmadığını söyledim. Çok gelmez mi? dedi. Az gelir, dedim.”
Kurmay Binbaşı görevindeyken Nuri Conker; askeri okul öğrencileri ve subayların yararlanabileceği bir eser kaleme aldı. Bu eserin adı “Zabit ile Kumandan” idi. Bu kitabın değerini bilen Mustafa Kemal’de bu kitaba cevaben “Zabit ve Kumandan ile Hasbihal” adında bir kitap yazdı. Atatürk kitabı kaleme aldığında Askeri Ateşeydi. Balkan Harbinden sonra yazılan her iki eserde de ülkenin genç subaylarının Osmanlı’nın yaşadığı toprak kayıplarına kafa yormalarını ve kayıpların daha da artmaması için alınacak önlemleri ve çözümleri tartışmaları önem arz ediyor.
1913-1914 yıllarında kaleme alınmasına rağmen Damat Ferit Paşa Hükümeti tarafından bu kitaplar 1918’de yasaklanmış ve uzun süre de basımları yapılmamıştır.
Nasıl ki Sun Tzu kendi milletinden ve ordusundan ilham alarak savaş hakkında yapılması gerekenleri, taktik ve stratejileri anlatmışsa Mustafa Kemal’de kendi subaylarımızda olması gereken özellikleri, risk almayı, sorumluluk paylaşmayı ve cesareti işlemiştir bu kitapta.
Çatışmada yağan kurşun yağmuru, o yağmurdan ürkmeyenleri ürkenlerden daha az ıslatır demiştir bu kitabında.
“Sivas Kongresi” kitabı Atatürk’ün Nutuk’ta ayrıntılı olarak anlattığı bölümleri de içeriyor fakat bunun haricinde öncesi ve sonrasıyla Mustafa Kemal’in kaleminden milli birlik ve beraberliğin nasıl günlerde ve hangi şartlarda sağlandığını, o yolun nasıl inşa edildiğini görmek açısından çok önemli.
“Cumalı Ordugâhı” kitabı da tıpkı Hatıra Notları ‘nda olduğu gibi Mustafa Kemal’in el yazmalarının bulunduğu bir eserdir. 29 Ağustos – 8 Eylül 1909 yılındaki 10 günlük hatıratı mevcuttur. Askeri eğitim ve manevralar üzerine yazılmış olup Mustafa Kemal Atatürk’ün askeri yönünü ve görüşlerini esas alır. Bu 10 günlük süreçte sadece askerler değil, komutanları da değerlendirir. Gerektiğinde ise eleştirmekten hiç çekinmez.
“Eskişehir-İzmit Görüşmeleri” kitabı lozan görüşmelerinin sürdüğü dönemde yeni Türkiye Cumhuriyetinin henüz kurulma aşamasındaki önemli ipuçlarını barındırır. Halka hitap eden Atatürk kuruluş aşamasındaki modern Cumhuriyetin temeli olan eğitim, azınlıklar, yönetim şekli, nüfus meselesi, maliye, çiftçilik, kürt meselesi, dış ülkelerle olan ilişkiler, her zaman gündemde olan musul meselesi ve boğazlar gibi konulara değinmiş.
Milletin refahı ve huzuru için kurulacak devletin sağlayacağı zemin hakkında halka bilgiler vermiştir. Yine çokça tartışılan hilafet hakkında önemli bilgiler vermiş, hilafet makamının hazreti peygamberden sonra siyasi bir malzeme haline getirildiğini söylemiş, hatta Hz. Ömer ile ilgili bir de anekdot paylaşmıştır.
Bu halk konuşmalarında kurucumuz Mustafa Kemal’in daha iyi anlaşılacağına inanıyorum ben. Bu sebeple muhakkak okunması gereken eserlerden biri olduğunu söylemek isterim.
“Takımın Muharebe Talimi ve Bölüğün Muharebe Talimi” kitapları ise adından da anlaşılacağı üzere stratejik askeri eğitim kitaplarıdır. Bu kitapta savunma, saldırı ve meskun mahal talimleri üzerine stratejik mesele adı verilen bir eğitim metodu uygulanır. Mustafa Kemal henüz yüzbaşı iken bu kitapları okuyup Almanca’dan Osmanlıca olarak tercüme etmiştir.
Ülkemizin kurucusu Mustafa Kemal sadece Nutuk kitabının ya da Geometri kitabının yazarı değildir. Mustafa Kemal tüm bu kitaplar dışında 3 ayrı eşsiz kitap daha yazmıştır.
Bunlar sırasıyla, Tabiiye ve Tatbikat Seyahati, Vatandaş için Medeni Bilgiler, Taabiye Meselesinin Halli ve Emirlerin Sureti kitaplarıdır.
O iyi bir yönetici, komutan ve lider olduğu kadar iyi de bir yazardır. Böylesi bir liderin gölgesinde olan Türk Milleti Atatürk’ün kıymetini bilmelidir. Bu benim şahsi görüşüm. Onu daha iyi anlamamız için ne kadar çabalarsak o kadar iyi.
Her zaman bilimin ve aklın yolunu seçmişti. Bunları kimi zaman kitaplardan, kimi zaman öğretmenlerden, kimi zaman da yaşadığı hayattan öğrendi.
“Ben size hiçbir dogmatik bilgi bırakmıyorum. Benim yolum aklın ve bilimin yoludur. Benim söylediklerimle bilimin söyledikleri çelişirse bilimi tercih ediniz” diyen bir insandır o.
Yokluklar içinde halkıyla el ele verip kültürüyle, sanatıyla inşa ettiği bu Cumhuriyet; hiçbir zaman diğer medeniyetlerden aşağı kalmadı.
Yıl Nutkunda el yazısıyla yazıp sonradan üzerini çizdiği cümlesinde şöyle diyor Atatürk:
“Beni hatırlayınız.”
Tüm ömrünü verdiği milletinden bunu bile istemeyi uygun görmeyip üzerini çizen yüce gönüllü insan ve büyük liderimizin aziz hatırası önünde saygıyla eğilirken “Seni hiç unutmadık ki hatırlayalım.” diyoruz.
Onun açtığı yoldan, gösterdiği hedefe durmadan yürüyeceğimize daha küçük yaşlarda and içtik. Varlığımız Türk varlığına armağandır.
Sevgili Büyük Atatürk seni sadece doğum günümdür dediğin 19 Mayıs’ta değil, aldığımız her nefeste, yaşadığımız her an hatırlıyor ve çok seviyoruz.