Göğün kusursuz düzenine her birimiz hayranlıkla bakarken, birçok gezegenin bu düzen çerçevesinde bir rol oynağını biliyoruz. Asırlardır değişmeyen bir döngü içerisinde nasıl da harikalar değil mi?
Gök bilimcilerin uzayın tüm sırlarını keşfetme gayreti her gün hızla devam ederken, yakın zamanda etrafında yaşamın mümkün olabileceği ancak bir yarısının daimi gece karanlığını sunduğu bir gezegen keşfettiklerini açıkladılar. Bu gezegene “uzak dünya” adı veriliyor.
Neredeyse 1 düzine dünya büyüklüğünde olduğu söylenen bu ötegezegenin sıvı, buhar ve buz gibi hacimlerin varlığını teyit ederek yaşanabilir bir yörüngede yer aldığını savundular.
“Nasıl mümkün olabilir?” dediğinizi duyar gibiyiz. Gök bilimcilerin bu soruya da yanıtları oldukça net.
Doğrulanan 7000 ötegezegenin neredeyse %60’ına yakınının dünya zemini gibi kayalık ancak yaşanılabilir olduğunu, 31 ışık yılı uzakta olmasına oranla dünya analogu olarak tabir edilebilecek en yakın ötegezegenden biri olarak hayat belirtilerinin yer aldığını açıklayarak “Dünya dışında başka gezegenlerde de hayat var mı?” sorusunu yeniden akıllara getirdiler.
Astronomy – Astrophysics dergisinde de yer verilen makale neticesinde, bu ötegezegenin hem net konumu, atmosferi ve yaşam belirtilerinin açıkça ispat edilebilmesi için hali hazırda yapım çalışmaları süren, aşırı büyük teleskop (ELT) gibi yeni ve son teknoloji donanımla geliştirilen büyük teleskoplara ihtiyaç olduğu vurgulanıyor.
“Belki 10 yıl daha bekleyebiliriz!”
Kossakowski tarafından yapılan açıklamada büyük teleskopların üretilerek dünyaya sunulması ve gök bilimi hizmetinde aktif kullanılması için zamana ihtiyaç olduğu açıkça belirtilirken, eylem-boylam ve derece oranlarının net tespitinin yapılarak dünya basınına açıkça servis edilmesi adına beklemede kalınması gerektiği vurgulanıyor.
Dünya kütlesine sahip bir gezegenden farksız görülen ötegezegenin sinyallerini alan gök bilimcilerin ortak fikri, hayat bulgularının iyice araştırılarak bir evre üzerinde ilerlenilmesi yönündedir.
